9 Şubat 2013 Cumartesi

Beysehir Gölü

Beysehir'in önemli tarihi ve turistik yerleri, Esrefoglu Cami ve Türbesi, Tas Medrese, Çifte Hamam, Bedesten, Kubad-abad Sarayi ve köskü, göl içindeki tarihi ve turistik degerleri olan adalar


Hadim Yerköprü Selalesi


Orta Toroslarin yaylalarindan dogan kaynaklarla beslenen Göksu akarsuyu, görenlerin hayranlikla izledigi tatli gökmavi sulariyla zaman zaman yüzeyde, zaman zaman yeraltindaki yolunda güneye dogru akarak Akdeniz'le kucaklasir Doğal güzellikleriyle yurdumuzun cennet köselerinden biri olan Göksu nehri Hadim ilçesi Yerköprü mevkiinde olusan selalesiyle doyumsuz güzellikler aksettirmektedir 


Meke Gölü

Aci Gölün güney batisinda, Karapinar'in güney dogusunda ve Karapinar'a 8 Km uzaklikta ve Karapinar-Eregli asfaltinin 2 Km uzagindadir Göl dairevi sekilde ve gölün ortasinda MEKE denilen yüksek bir tepesi volkan küllerinin sönmesinden meydana gelmistir Bu tepe siyah ve mor rengi ile güneyinde; küçük ve büyük üç tane daha tepecik meydana getirmistir Gölün içindeki tepenin yanik toprak yapisi ile, gölün dis çemberini meydana getiren arazide yanik volkan küllerinin renkleri ve yapilari da degi------ Gölün bütün çevresi siyah küllerle kaplidir Göl yaklasik olarak yer seviyesinden, su seviyisine kadar 70 metredir Gölün derinligide 12 metreyi geçmez Gölün; Magnezyum ve Sodyum Sülfattan tesekkül eden tuzlu suyu yerin altindan kaynamaktadirGölün güneyinde ve sulara kadar sokulmus durumda eski harabe kalintilari vardir Doguda, suya 10 ile 15 m Kadar uzakta tatli su kuyusu vardir Meke tuzlasi Osmanli Devletinin, Karamanogullarinin ve Türkiye Cumhuriyetinin uzun yillar tuz ihtiyaci karsilanmistir Gölün olusumu bakimindan dünyada ender rastlanan göllerden birisidir Çünkü göl çift zamanli krater gölüdür

Mevlana Türbesi

Mevlâna Türbesi 6.500 m2’lik bir alan içerisinde yer almaktadır. Aynı zamanda büyük bir külliye görünümündeki bu alana üç kapıdan girilmektedir. Batı yönündeki Dervişhan Kapısı denilen kapıdan Mevlâna Müzesi’ne girilmektedir. Mevlevi dervişlerinin bu kapının karşısında da türbe kapısı bulunmaktadır. Avlunun ikinci kapısı güneyde olup, buna da Hamuşan Kapısı ismi verilmiştir. Üçüncü kapı ise kuzeyde, dergâh şeyhine özel olan Çelebi Kapısıdır. 

Alaaddin Tepesi

1941 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından yapılan kazılar sonucu tepedeki ilk yerleşimin MÖ 3000'lerde, Erken Tunç Çağında başladığı anlaşıldı.[1] Bu dönemden sonra sırasıyla FrigHelenistik,RomaBizansSelçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de yerleşim yeri olarak kullanılmaya devam edildi. Günümüzde ise tarihi değerinin yanı sıra bir mesire yeri konumundadır.